23 Kasım 2014 Pazar


30 Temmuz 2013


Kurabiye Adam 

Sabah erkenden uyandık ve yine okuldayız. Bu sabah sınıfa gitmek yerine, bahçede öğrenmenimizin adının yazılı olduğu bir kağıt yapıştırılmış olan sandalyenin arkasında sıra olup beklememiz gerekiyormuş.Öğretmenimiz gelip bizi oradan alacak, sınıfa götürecekmiş. Sıraya girdik bekliyoruz. İşte öğretmenimiz geliyor. Annem bizi öpüp, "İyi eğlenceler" diyor. Kardeşim yine ağlamaya başladı. Annem O'nu sakinleştirmeye çalışıyor.  Kardeşim içeri girmek istemiyor. Biz içeri girdik, kardeşim dışarıda annemle konuşuyor. Neyse, ağlayarak da olsa içeri girdi. Öğretmenimiz çantalarımızı koridordaki askılara asmamız gerektiğini anlatıyor. Biz de sınıfa girmeden önce, çantalarımızı üzerinde isimlerimizin yazılı olduğu çıkartmaların bulunduğu askılara takıyoruz. Sınıfa girenler yerdeki rengarenk halının üzerine oturmuşlar. Kardeşime " Hadi biz de oturalım" diyorum. Ben oturmak için kendime turuncu bir kare seçiyorum, Efe de hemen yanındaki mavi kareye oturuyor. 

Öğretmenimiz duvardaki bulutu, güneşi, sayıları göstererek birşeyler anlattı. Sonra da **Kurabiye Adam kitabını (*Gingerbread Man) okumaya başladı. Bu kitabı biliyorum; dün akşam annem bize okudu. Komik bir kitap. Öğretmenim resimleri gösterdikçe hikayeyi hatırlıyorum. İyi ki annem dün akşam bize okumuş, yoksa hiçbir şey anlamayacaktım. 

Hikaye bitince herkes ayağa kalkıp, sıraya girdi. Bir yere gidiyoruz anlaşılan. Öğretmenimiz önde, biz arkada okulun koridorlarında yürümeye başlıyoruz. Okula  kayıt yaptırmak için geldiğimiz yerdeyiz şimdi. Odalardan birine giriyoruz. Burada erkek bir öğretmen bizi karşıladı. Bir şeyler anlatıyor. Sonra sırayla, kayıt kağıtlarımızı verdiğimiz bölümü, bilgisayarların olduğu sınıfı, hemşirenin olduğu odayı ve kütüphaneyi ziyaret edip sınıfımıza dönüyoruz. Sınıfımızdaki masaların üzerinde küçük Kurabiye Adam lar bizi bekliyor. Mmmm, çok lezzetliymiş. Anneme söyleyelim, bize de bu kurabiyelerden alsın. Çok sevdim. 

Kurabiyeleri yedikten sonra bahçede oynamaya çıkıyoruz. Basketbol potası, hulahoop, atlama ipi ve topların olduğu raflı bir şey var bahçenin ortasında. Sınıf arkadaşlarımızdan bazıları salıncak ve kaydıraklara koşarken, bazıları da buradan aldıkları toplar ve iplerle oynamaya başladılar. Efe ile ben kaydırağa yöneldik. Biraz oynadıktan sonra öğretmenler el çırpmaya başladılar. Sınıfa gitme zamanı geldi anlaşılan. Yine sandalyenin önünde sıra olup bekliyoruz. Öğretmenimizin yardımcısı bizi sınıfa götürüyor. 

Halının üzerinde oturup öğretmenimizi bekliyoruz. Öğretmenimiz halının üzerindeki yerlerimizi değiştiriyor. Artık O'nun belirledği yerde oturacağız anlaşılan. Benim turuncu bir kareye oturmamı istiyor. Efe'ye de benden 2 sıra uzaktaki kırmızı bir kareyi işaret ediyor. Ayaklarımızı altımızda toplayarak nasıl oturacağımızı gösteriyor. 

Öğretmenimiz çantalarımızı almamızı söyledi galiba. Herkes koridordaki askılara gidip çantalarını almaya başladı. Eve gitme zamanı geldi demek ki. Çantalarımızı alıp sınıfımızın kapısının önünde sıra oluyoruz. Öğretmenimiz kapıyı açmadan önce, vedalaşmamız gerektiğini hatırlatıyor. Öğretmenimizle vedalaşıp (ben Çak yaptım) annemin yanına koşuyoruz. Eve gitmeden önce markete uğrayıp, Kurabiyelerden alabilir miyiz acaba?

Ela



Annenin Notu : 

Dün öğretmenimiz gönderdiği e-postada, ertesi gün, The Gingerbread Man kitabını okuduktan sonra, sınıftan kaçan kurabiye adamı okulda ararken, Okul müdürü, Müdür yardımcısı, hemşire ve kütüphane görevlisini ziyaret edecekleri, sınıfa döndüklerinde de  zencefilli kurabiyelerden yiyecekleri belirtiliyordu. Öğretmenimiz kurabiye paketinin ve malzemelerin bulunduğu bölümün resmini de mesajına eklemiş, içinde çocuğumuzun alerjisi olan bir gıda ürünü olup olmadığını kontrol etmemizi ve kurabiye yemesini istemiyorsak/ ya da yememesi gerekiyorsa, alternatif ayarlayabilmek için en kısa zamanda mesajına yanıt vermemizi istiyordu. Çocuklarımıza sürpriz olması için, bu okul tanıma turu ve kurabiye yeme etkinliğinden onlara bahsetmememizi rica ediyordu. Çocuklara okulu, okulda çalışanları tanıtmak için ne kadar yaratıcı ve eğlenceli bir yöntem diye düşünmeden edemedim.



Kurabiyenin malzemelerine bir göz attıktan sonra, aklıma halk kütüphanesine gidip kitabı ödünç almak geldi. Sınıfta öğretmen kitabı okurken anlayamamak sıkıntı yaratabilir endişesiyle, akşam evde okursak, hikayeyi bildikleri için kendilerini daha iyi hissederler diye düşündüm. Kreşe başlarken aldığımız ve okumaktan hiç bıkmadığımız ***Avucundaki Öpücük kitabını öğretmenlerinin ilk gün okumak için seçmesi bizim için şans oldu. Hikayeyi biliyor olmaları bizimkileri oldukça rahatlatmış dün. Bunun üzerine; öğleden sonra çocuklarla kütüphaneye gidip, The Gingerbread Man kitabı ile birlikte birkaç kitap daha ödünç aldık. Akşam yatmadan önce okuduk. Hikayeyi çok sevdiler. Kıkırdayıp durdular okurken.


Bu hikayenin pek çok farklı versiyonu var. Biz, The Gingerbread Man kitabının, Donna R. Parnell tarafından uyarlanan versiyonunu okuduk. Ben kitabı çocuklara okurken, Gingerbread Man i, Kurabiye Adam diye çevirdim. İş Bankası Kültür yayınları tarafından, benzeri olduğunu düşündüğüm hikaye Türkçe **Bisküvi Adam adıyla yayımlanmış.


Bu gün okuldan eve gelince heyecanla öğretmenlerinin sınıfta Kurabiye Adam kitabını okuduğunu 
(ne tesadüf!) ve ardından okulda Kurabiye Adam'ı aramaya çıktıklarını anlattılar. Çok eğlenmişler. Kimin ne görev yaptığını pek anlayamamışlar (hemşire dışında) ama okulun içinde gezinmek ve Kurabiye Adam'ı aramak çok hoşlarına gitmiş. Sınıfa gelince bir de bakmışlar ki; kurabiye adamlar masalarındaymış. Tadını çok beğenmişler, ama sadece birer tane yiyebilmişler. Hal böyle olunca, eve dönerken, marketten birer paket Kurabiye Adam aldık.  :)  Ellerinde kurabiye, yüzlerinde kocaman gülücükler evin yolunu tuttuk.



  * The Gingerbread Man. (1987) Adapted by: Donna R. Parnell.
 ** Biskuvi Adam. Mairi Mackinnon. (2010). İş Bankası. Kültür Yayınları.
*** Avucundaki Öpücük; Audrey Penn. (1993); Çeviren: Pınar Savaş (2011) Butik Yayıncılık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder